Futbol, kulüp düzeyinde çeşitli çalışmalar, tesisleşmeler ve başka etmenlerle birlikte doğrular yerine getirildiğinde çoğu zaman karşılığı alınan bir spor olmakla birlikte Milli Takımlar düzeyinde bu her zaman gerçekleşmeyebilir. Her Milli Takım federasyon bazında bu çalışmaları yapsa da bazen bu çalışmaların ürünü olan nesiller takımları ileriye götürebilecek potansiyele sahip olmaz veya sahip olsa da çalışmaların karşılığını almak için bir nesil daha beklemek gerekebilir. Bu konunun en güzel örneği ise yaklaşık 10 seneden beri her turnuvanın başaltı favorilerinden birisi olmasına rağmen hiçbir turnuvada istenilen başarıyı yakalayamayan Belçika’dır. Ancak tüm çalışmalara bir de iyi bir nesil eklenirse çok büyük başarılar da gelebilir. İşte, 2018 Dünya Kupası’nı kazanma mutluluğunu yaşayan Fransa Milli Takımı tam olarak bu nesil çalışma birlikteliğinin ürünü olmuştu.
Turnuvanın Doğal Favorileri
2018 senesinde Rusya’da düzenlenen Dünya Kupası’nda favoriler her zaman favori olan Fransa, Almanya, İspanya, İngiltere, Brezilya ile iyi bir nesil yakaladığı düşünülen Belçika olarak sıralanıyordu.
İngiltere, kulüp düzeyinde en iyi lig haline gelen takımlarında harika performans gösteren oyuncularıyla, İspanya 2008-2012 arasında kurduğu korkunç hegemonyanın güveni ile Almanya son Dünya Kupası Şampiyonu unvanı ile turnuvaya katılırken, Fransa ise 2016 Avrupa Şampiyonası’nın son finalisti olarak turnuvanın doğal favorileri olarak turnuvaya başlamıştı. Brezilya ise her ne kadar en parlak dönemlerinden uzak olsa da bu turnuvayı en çok kazanan takım olarak her zaman ağırlığı olan bir takımdı.
Portekiz, Belçika, Arjantin ve Hırvatistan ise daha küçük ölçekli takımlardı ancak hepsinin kendisini finalde görebilmek adına geçerli sebepleri vardı.
Portekiz son Avrupa Şampiyonu, Belçika Altın Neslini yakalamış bir takım, Arjantin Dünya’nın en iyi futbolcusu olarak gösterilen Messi’nin taşıdığı takım ve Hırvatistan da senelerden beri parlak performanslar göstererek iddialı olduğunu gösteren bir takımdı.
Favorilerin Akıbeti
Almanya, bu ismi geçen takımlar arasında grup aşamasında turnuvadan elenen takım olarak turnuvayı hayal kırıklığıyla erkenden kapatırken, Portekiz son 16’da Uruguay’a, Arjantin ise Fransa’ya mağlup olarak turnuvadan elendiler.
Çeyrek finalde Fransa ile karşılaşan Uruguay kötü bir performans göstererek 2-0 mağlup oldu ve turnuvadan elendi. Belçika ise rakibi Brezilya’yı 2-1 ile geçerek Fransa’nın Yarı Final aşamasında rakibi oldu.
Modric’in saha içi liderliğini yaptığı Hırvatistan, ev sahibi Rusya’yı çeyrek finalde penaltılar sonucu elerken, İngiltere de İsveç’i 2-0 ile geçerek karşılaşmıştı.
Yarı Final Aşamasında oynanan Fransa-Belçika maçı aslında girişte bahsi geçen altın nesil mevzuunun en başarılı iki örneği olan takımın karşılaşmasıydı ve erken bir final niteliğindeydi.
İki kuvvetli takım arasında oynanan maçta o dönem en iyi savunmacılar arasında sayılan Umtiti attığı golle Fransa’yı finale taşırken, Belçika tekrar bir hayal kırıklığıyla turnuvaya veda etmişti.
Hırvatlar ise turnuvanın başaltı favorileri arasında neden gösterildiğini anlamayı sağlayan bir performansla İngiltere’yi eleyerek Fransa’nın rakibi oldu.
Final ise Fransa için Yarı Final’den daha kolay bir müsabaka oldu ve Horozlar 4-2’lik galibiyetle kupayı kaldıran takım olmanın mutluluğunu yaşadılar.